31 Temmuz 2011 Pazar

29 Temmuz 2011 Cuma

Hal bilmeze halin bildirme, hekim olmayana yaran sardırma, azdırırsın sonra yarayı gönül

Ali Ekbek Çiçek o dingin sesiyle ne güzel söylerdi bu türküyü. Ruhu şad olsun.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Eskiden neden kimse depreyona girmezdi diye soruyorum kendime

Çünkü; kaybedecek bir şeyleri  yoktu, çünkü çoğunluk aynı yokluğa sahipti 

 gelecek endişesi yoktu; ve herkes daha eşitti. silindir gibi ezip geçen bir üstünlük savaşı yoktu

Çünkü kavga gerektiren bir pasta yoktu.


18 Temmuz 2011 Pazartesi

Sıcak gözyaşları sicim gibi akıp serinletirken bu sıcak havada ve fakat nedendir güler içim.

 İçimdeki benin benden sakladığı birşey mi vardır.

 Benim bilmediğim bir bildiği mi vardır.

15 Haziran 2011 Çarşamba

BİR DE ZEYTİN Mİ DİKSEM

Deli danadan  beri istanbulda et almıyorum. Memleketten getirtiyorum.

Peynirimi yoğurdumu kendim yapıyorum. Bunlara çözüm buldum da şu  4 taneden 3 ü çürük çıkan siyah zeytinlere çare buldum ama geçici onu da memleketten getirtiyorum. Kötü ürünler oralara gönderilir ya.

 Küçük buruşuk  4 taneden 1 tanesi çürük çıkıyor ama kokusu zeytin kokusu, tadı zeytin tadı. Ama sürekli de uğraşılmaz.  Yoksa bahçeye bir zeytin ağacı mı diksem?

13 Haziran 2011 Pazartesi

ATEŞ BÖCÜĞÜM BENİM

Yıllaaar sonra bir akşam üstü tekrar rastladım bir ateş böceğine.En son 99 depreminde görmüştüm. Çok sevimliydi deniz feneri gibi bir yanıp bir söndü.

29 Mayıs 2011 Pazar

UMUTLARIM ÇÖP TORBASINDA

En nihayetinde olmadı, boşa kürek çektin dedim kendime .

Ve tüm umutlarımı hayallerimi emeğimi heyecanımı tek tek toplayıp bir çöp poşetine doldurdum . İçim acıyarak ,hayıflanarak, ama elimden geleni yapmamın huzuru da vardı.

Yaratım süreci sancılı, meşakkatli olmuştu , toparlamak sadece yarım saatimi aldı. Denildiği gibi yapmak  zor yıkmak kolay .  

Bir düş gördüm, uyandığımda hayal kırıklarıyla dolu  bir çöp poşeti vardı elimde.

Şimdi ver elini sıradaki hayal.

Yenilen pehlivan güreşe doymazmış.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

15 MAYIS 14.00'te

Bugün ilk kez bir protestoya katıldım.
Acaba gitsem mi gitmesem mi diye düşünürken  sabah uyandığımda karar vermiştim. Evden çıkmadan evdeki Ajandama bugün 15 mayıs taksime gidiyorum diye bir not yazdım. Bir not kağıdına da İsmimi ve annemlerin telefonunu yazdım pantolon cebime, 20 tl de gömleğimin cebine koydum  ne oluur ne olmaz diye. Kırmızı spor ayakkabılarımı giydim minik çantamı çarpraz taktım Kendimi Allahıma emanet edip çıktım yola.


Bulunmak isteyip de korkudan gidemediğim, destekleyemediğim için kendimi  bağışlama girişimiydi sanki Ve tüm yasaklara, keyfi uygulamalara, haksızlıklara karşı durmak istediğim içindi bu protestoya katılmam.


Taksim meydanına vardığımda seyrek bir kalabalık vardı. Herkes arkadaşıyla gelmişti. Elinde internetime dokunma pankartı olan kızlara nereden alabileceğimi sordum hemen ellerindekini uzattılar bana sağolsunlar. Bir süre sonra Tünele doğru  yürüyüşe başladık. İlk başta biraz ürkektim. sesim çıkmıyordu. Ve benim gibi başkaları da vardı. Eminim onlar da ilk kez katılıyorlardır. 


 En çok kurabiye tayyibi sevdim. Bağırırken doğuda yağdırılan bombalara da patlayan mayınlara da haykırıyordum. Ne oldu da seçim sürecine girer girmez bombardımana başlandı. Tayyip kandan oy damıtıyor. Çünkü mehepenin trübünlerine oynuyor.


Üniformalı memurlar yoktu görünürde, bu görüntü açısından iyiydi. Çok coşkulu bir kalabalıktı. ve hiçbir itişip kakışma olmadı. Tek şikayetim sigara dumanları.


Dönüş yolu biraz yorucuydu bacaklarım ve belim ağrıyordu. Bir ara telefonuma baktığımda ekranda TEST diye bir yazı vardı anlayamadım.


Bugün ayrıca benim doğum günümdü farklı oldu benim için.


Umarım bundan sonra da hak arayan herkesin yanında olabilirim en azından bu güzel bir başlangıç oldu.


Akşam haberler baktım, kimi hiç geçmedi, kimi en son haber olarak verdi Kimi de o devasa kalabalığı 10 kişi varmış gibi gösterdi. Eee ne diyelim bertaraf edilmekten korkuyorlar demek. 

27 Nisan 2011 Çarşamba

NE ANLADIM BEN BLOKTAN

Allahım  delirecem blogumun kitlesi  Sadece Amerika görünüyor  kitlede türkiye yok 

 ayarlarımda ülke türkiye diye ayarlı  ama anlamadım  bu işi

sonraki blok tıklıyorum beş altı blok var sürekli aynı bloklar dönüp duruyor ooooffff ya ooooffffffffff 

Neerde bu kitle!

HOŞGELDİN SEVGİLİ BLOK

Yazacağım çok şey vardı. Ama ayrılık geldi başa şu kırmızı yazı hani içinde mahkeme geçiyor, onun sonrasında, Bu kış uzadı biraz. Baharı bekleyen kumrular gibi olduk. Kışa girerken hiç sevmediğim için kolay geçsin diye kendime telkinde bulundum bu kış kolay geçecek aslında öyle de oldu bana. ama bahar gecikti ya sanki yaz gelmeyecekmiş gibi. Çiçeklenmiş ağaçlar çok mahsun duruyor güneşsizler çünkü sanki istem dışı bir açılış diye haykırıyorlar. Kuşlar da ötmüyor. Onlar da gelmedi bahar gelmeyince.

Bir de bu kış birlikte yaşadığım minik dostlarım vardı. sevgili karıncalar, Önceleri nerden  çıktı bu  karıncalar diye söylendim. Hatta ilaç kullandım. sonra tv de izlediğim bir bitki uzmanı kimyasal kullanarak karıncaları neden öldürüyorsunuz adaçayı koyun kokusundan rahatsız olur gelmez diye konuşuyordu. Ve fark ettim ki  Aslında çok korkunç bir şey yapmışım onları ilaçlayarak . Sonra onları izlemeye koyuldum. Bir karınca yakaladığı bouyunun  5 misli büyüklükteki kırıntıyı evirip çevirip yuvasına götürmeye çalışıyor fakat ilerleyemiyordu. Sonra 4- 5 tane arkadaşı  daha geldi ve o kırıntıyı döne döne yürüttüler. Biz insancıklar olsak  taşıyamadığımız o kırıntıyı kaptırmamak için paylaşmaya geleni bertaraf etmeye çalışır lokmaya tek başımıza yutmayı seçerdik.  Kimi karınca taşıyabildiği kırıntıyı bir kaptı mı rüzgarını almış yelkenli gibiydi. 

Akşamdan yemeleri için yere bir parça bırakmıştım  ertesi sabah uyandığımda yaklaşık 10 tane karınca soğana yumulmuş sanırım  soğanı şeker sanıyorlar  hiç boş yer yok soğanda baktım soğanın etrafını daire şeklinde kuru nane ile çevirmişler. Normalde kuru naneye yaklaşmıyorlar ben de yemek masasına koymuştum çıkmasınlar diye. Ve karar verdim ki onlar da kapasite dolunca biz insancıklar gibi elindekini  savunuyorlar.Tarçından uzak duruyorlar. Ve ölülerini taşıdıklarını gördüm şimdi merak ediyorum acaba yiyorlar mı yoksa koruyorlar mı doğrusu merak ettim. 

 Velhasıl   evi süpürürken süpürgeye kapıldılar , yürürken bastım onlara muhtemelen. Tuzluğun içine girip yüksek tansiyondan gitmelerinde bir suçum yok ama tuzluğu da kaldırdım.  Bunun için sevimli kış dostlarım minik karınclarım beni affetsin ve Allahım da beni affetsin.  Bu sevimli dostlarımı ev hayvanım olarak beslemek isterdim yemek masasında dolaşmasalardı. Yarenlikleri için teşekkür ederim Sevgili minik dostlarıma.

Hadi Bahar Yeniliğinle tazeliğinle, Bereketinle gel artık! 

 Çiçeklenmiş  neşesiz ve mahzun ağaçların görüntüsü burkuyor kalbimi.

 Mavi göğü çok özledim nerdeyse bulutlarla selam yollayacağım De hadi gel !

12 Mart 2011 Cumartesi

yine yanıldım yine tez sevindim

Allah fakiri sevindirmek için önce eşeğini kaybetirir sonra buldururmuş.

Benim de o misal önce blok açılıyor sandım sonra hevesim kursağımda kaldı Türkiyedeki bloklara ulaşamıyorum. Üzgünüm.

7 Mart 2011 Pazartesi

heyyyoooooooo hoşgeldin CANIM BLOGUM!

'' Geç  kavuştum tez yitirdim! ''
Bu söz blogumla olan bağlantımı  çok iyi özetliyor. Daha yeni yeni yazmaya başlamıştım ki , hoop yine o kırmızı yazı. Elinden oyuncağı alınmış çocuk  gibi hisetmiştim kendimi.

Dns ayarlarını değiştirdim ve işte bir aradayız. Şimdi  blogula daha sık ilgileneceğim.

Yaşın yanında kurunun yanmasını istemiyorum. Ve Bu  yasakları keyfi ve kolaycılık olarak  algılıyorum. 

Bizi dizilere mahkum etmeyin!

28 Şubat 2011 Pazartesi

BİR GÜLÜCÜK DÜNYAYA DEĞER!

   Evet bir gülücük dünyaya değer! Bu cümleyi ; bütün gün somurtup, olumsuz düşüncelerinden sıra sıra duvarlar ören birinin söylemesi, daha da kıymetli kılıyor '' o gülücüğü ''.  İyi de o gülücüğün çıkmaması için neden sıkıca bağlarız  kesenin ağzını, neden bu kadar cimriyiz o gülücüğü vermekte! Herkes kendine sorsun bunu ama bence; dünyaya değen şu ''gülücük'' çok saf, samimi, hesapsız bir anda çıkıverdiği için  dünyaya değer bulunmuştur. Çocuk saflığında olduğu için o gülücük, öyle bir poziitif enerji verir ve ondandır kıymeti aslında. Yani kirlenmemiş, çocuk saflığımızdır ruhumuzu mutlu eden. Öyleyse neden bizi mutsuz eden yapay zırhlara bürünüyoruz!



23 Şubat 2011 Çarşamba

GİT ARTIK ! ! !

Kaddafiyi dinlerken ne konuştuğundan çok vücut diline dikkat ettim. Çünkü gerçekte ne düşündüğümüzü vücut dilimiz ele verir. Aslında bu konuda bir uzmanlığım yok ama sadece
edindiğim izlenim;

Kaddafi Kaybettiğini biliyor, Kaddafi artık korkutamadığını da biliyor, Kaddafi sadece ya tutarsa diye son bir kanlı korku salmak istedi. En azından kuzu kuzu kabullenmiyim diye karar verdi herhalde. İstediği kanı alıyor ama alacağı son kan,  bunu o da biliyor.


Bir de Şu piskopat ruhunun üzerindeki şalıyla, sürekli düşen sütyen askısını düzeltir gibiuğraşması da enteresan.


Her açıdan sömürülen halkın özgürlük isteği kaddafinin gadadarlığından daha baskın çıkacak.








22 Şubat 2011 Salı

Merhaba yeni blok

Bundan sonra buradan yazacağım yeni yazılarımı. Umarım sürekli olur.

Tekrar merhaba